26 Ekim 2007

Bir öğrenci anlatıyor, Mahmut SADİ.

"Yil 1923. Istanbul Universitesinde ogrenci oldugum siralar.
Okul duvarinda bir ilan goruyorum. "Avrupa'ya talebe
yollanacaktir." Allah Allah diyorum, ulke yikik dokuk yil 1923..
Avrupa'ya talebe! Luks gibi gelen bir sey, ama bir sansimi denemek istedim.
150 kisi icerisinde 11 kisi secilmisiz.
Benim ismimin yanina ATATURK "Berlin Universitesine
gitsin" diye yazmis.
Zaman geldi. Sirkeci garindayim, ama kafam oyle karisIkki
gitsem mi kalsam mi, orada beni unutur mu bunlar, para yollarlar mi,
gurbet ellerde ne yaparim?
Bir an gitmemeye karar verdim, dondum.
O sirada bir muvezzi ismimi cagirdi:
"Mahmut SADI, Mahmut SADI, bir telgrafin var".
Telgrafi actim aynen sunlar yaziyordu:
"Sizleri birer kivilcim olarak gonderiyorum; alevler
olarak geri donmelisiniz".
Var mi boyle bir sey?
11 ogrencinin nerede, ne zaman, ne dusunebilecegini hesap
edebilen bir lider, DUNYA LIDERI olmasin da ne olsun!!
Yil 1923, biz evimizde bir cocugumuzun huyunu
degistiremiyoruz.. bir huyunu.
Tum ulkenin huyu degisiyor.
Bununla ugrasan bir insan, yolladigi 11 ogrencinin
nerede, ne zaman, ne dusunebilecegini hissedebiliyor."
Mahmut Sadi devam ediyor:
"Gel de simdi gitme, git de orada calisma, don de bu ulke
icin canini verme!!" diyor.

Evet bu gun en buyuk sikayeti ne Turkiye'nin?
Beyin gocu. En iyi beyinlerimizi kapip goturuyorlar, ama o
cocuklarimiz, arkalarina baka baka gidiyorlar.
Peki diyeceksiniz ki engellemek o kadar mi zormus?
Ha o gun 11 ogrenciymis, telgrafmis.
Bugun milyon ogrenci olsun, e-mail bilgisayar var.
Yeter ki ATATURK'un sarf ettigi su iki cumleyi ifade
edebilecek, onlarin sorumlulugunu alabilecek, o inanci verebilecek bir
liderleri olsun."

0 yorum: